Yûsuf ile Züleyha (Kalbin üzerine titreyen hüzün)

Yayınevi:
ISBN:
978-975-362-557-9

2. El Bilgileri:
Temiz kullanılmış, yeni gibi.

53,44 

Yayınevi:
Editör:
ISBN:
978-975-362-557-9
Sayfa Sayısı:
224
Baskı:
62
Basıldığı Yer:
İstanbul
2. El Bilgileri:
Temiz kullanılmış, yeni gibi.

Açıklama

Herhangi Bir Sayfa (196-197)

Kara haber kadar tez yayılır kara haberin içinde güzel haber. Bu sefalet demlerinde sade Mısır’a değil kapısında el açan tüm insanlara bir bereket yağmuru gibi dökülen Yûsuf’un haberi de öyle yayıldı dilden dile. Ve Mısır’da güzeller güzeli bir azizin, muhtaç olanlara yardımdan el çekmediği haberi çölü aştı, Ken’an iline kadar ulaştı.

Yakub ki, bu hikâyeyi ibtidasından ve sonundan hasretiyle kuşatmıştı. Aradan geçen bunca zaman içinde kalbinin üzerinden Yûsuf’un hüznü, ağlamaktan gözlerine perde inmişti. Ama sağ olduğu müddetçe hâlâ bütün ailesinin yükünü taşıyan bir babaydı.

Mısr’ın üzerinde bir bereket güneşinin yoksullara hayat dağıttığını duyunca, dedi ki oğullarına: Güneş bir ucundan doğar bir ucundan batar dünyanın. Işığı bir yerde saklamak mümkün müdür? Güneş olup da ışığını adaletsiz dağıtmak uygun düşer hüküm müdür?

Varın gidin, katına yüzler sürün. Ona, çölün bu tarafında insanların, başlarında o olmasaydı Mısırlıların da yaşayacağı felâketi yaşadığını anlatın.

Deyin ki ona, bu felâket bir gün geçer elbet. Yağmur yağar, Nil taşar, toprak ürün verir yeniden. Bitmeyecek olan; dünyanın son gününe değin yaşayacak olan iyi bir hatıradır. Dahası, o hatıra ile insanın öbür dünyası aydınlanır. Kim ki dar zamanda el uzatır muhtaç olanlara, el uzatmış demek olur kendi yarınına. Çünkü düşenin dostu her şeyin üzerindeki Rabbimdir ve Rabbim düşene dost olana da mutlaka dost olunmasını isteyendir. Ona bunları söyleyin. O, ne demek istediğimi anlayacaktır mutlaka.

Kalbinde, Mısır’ın azizinin bahsi geçtiği ilk andan beri isimlendiremediği bir aşinalığın sızısı, Yakub oğullarını dualarla Mısır yoluna koydu. Haydi, dedi, burada ölümün kıyısında ürperen insanlarla bol tahılla dönesiniz, dua ve ümit ederim.

Oğulalrı, tıpkı Yûsuf’u alarak kırlara çıktıkları lâkin Yûsufsuz döndükleri günün sabahında olduğu gibi, dönemeçte birer birer kaybolurlarken, Yakub bir cümle ekledi, bana iyi haberlerle gelin; arkalarından böyle seslendi.

Bana iyi haberlerle gelin! Oğulları, Yakub’un bu cümleyi neden sözün sonuna eklediğini ancak en yakın anlamında kavramışlardı. Açlık ve ölümle insanlar arasına girecek bol erzak! İyi haber başka ne olabilirdi ki?

Oysa Yakub’un beklediği iyi haberde bundan fazlası vardı. Mısr’ın üzerine yağan bu ışığın sadece Mısr’a değil, çölün bu yakasında yaşayan insanlara da gönderilmiş bir güneşin ışığı olduğunu anlamasına yetecek bir ip ucu, apaçık işaret.

İyi haber! Yakub kendisi de anladı ki beklediği, tahıldan daha fazla bir şeydir. O, herkese yol gösterecek “karanlığı delen yıldız”ın haberini beklemektedir.

Kanlı gömleği eline verildiği günden beri Yûsuf’un kokusunu alıp duran bir nebi kalbinin sezgisinde vuslat yakındı.

Ek bilgi

Boyutlar 13,5 × 21 cm
Cilt

Dili

Durumu

Türü

Yûsuf ile Züleyha (Kalbin üzerine titreyen hüzün)

53,44 

Stokta var